10 Ağustos 2011 Çarşamba

Sorun Yönetim Şekli Mi Yönetiş Şekli Mi?

Yıllardır etrafta ideoloji çatısı altındaki akımların isimleri uçuşur durur etrafımızda. Liberalizm, Komünizm, Sosyalizm, Libertaryanizm, Anarşizm, Yeşil, Muhafazakar vs vs. Mevcut düzende Küba'da ve Venezüela'da sosyalizm bulunmaktadır. Bunun dışında geri kalan ülkelerde şeriat, diktatörya, liberalizm ve sosyal demokrasi uygulanmaktadır. Komünizm dışında hemen hemen her yönetim biçimi vücut bulmaktadır yeryüzünde.

Meşhur ideoloji çatışmalarıysa süregelmektedir. Karl Marx'tan bu yana.. Sosyalizmin daha adil bir düzen olduğu liberalizmin yozlaştığı fakat komünizmin fakirlik demek olduğu gibi basmakalıp cümleleri sıkça duymuşuzdur. Bende kıyısından köşesinden Das Kapital'in mürekkebini yutmuş, kafa yormuş, mevcut düzeni eleştirmiş biriyim fakat hiç bir ideolojiyi çürütmek ya da yerden yere vurmak gibi boş bir kendini beğenmişliğe girmeyeceğim ancak bu sistemleri objektif olarak eleştireceğim, aklıma takılan yahut 'düşünebildiğim' yönleriyle. Düşünebildiğim diyorum keza binlerce konunun hepsine hakim ve bunları sosyolojiyle yoğurabilecek bir kalibrede görmemekteyim kendimi.

İlk etapta kapitalizmin tüm insanların aklına girmesinden sonra komünizmin dirilme şansı epey aşağılara düşmüştür. Sovyet Rusyasının yıkılmasının sebebi olarak herkes başka bir olay ortaya atar fakat asıl neden kapitalizmdir. Şu sıralar 1 Türk Lirası 20 rubleye tekabül etmektedir aşağı yukarı. Bu bilgiyi ekonomik durumu ve gelişimi gözünüzde canlandırabilmeniz için veriyorum. Türki Cumhuriyetlerde başlayan patlamalardan sonra kapitalizm o 'büyük', 'çok', 'en' kavramları insanların zihnine girmiş ve o uyuyan bencil açgözlü ruhlar uyanmıştır. Zira Sovyet Rusyasının yıkılmasının ertesi günü başkentinin meydanına Levi's ve Mc Donalds dükkanları açılmıştır ve halk kuyruğa girmiştir. Diyeceksiniz ki ekonomik şartların gelişmesi için sabredilebilirdi. Fakat kapitalizm olduğu sürece ki tamamen yok edilemeyeceğini hepimiz biliyoruz, komünizm var olmayı sürdürmek isterse Sovyet Rusya'da olduğu gibi askere yani devlete büyük bir ekonomi ayırmalıdır. Bununla beraber serbest piyasaya girmemeli ve içine kapanmalıdır. Bu da gerçek anlamıyla muhafazakarlığa yol açmaktadır.

Bu noktada, askere ayrılan para sosyalizminde anlayışıyla uygun düşmek suretiyle devlete ayrılmış paradır. Fakat bu miktar öylesine büyük bir güç ve getiri sağlamaktadır ki statüko kavramını oluşturmaktadır. Statükoyu hepimiz sıkça duymuşuzdur. Statüko deyişi 14. yüzyıl latincesine dayanmaktadır. Kökeni statu quo res erant ante bellum'dur. Anlamı olgunun savaş evvelindeki durumudur. Kullanım diliyle günümüze kadar statu quo olarak gelmiştir. Şu an kullanılan anlamıysa mevcut düzenin sürdürülmesi korunmasıdır. Fakat bu düzen, iktidar olunca düzenin kendini koruma gücü kalmayınca devletin imkanları devreye girmektedir. Bunun en iyi örneği 1980-2000 arasındaki Türkiye'dir, ders niteliğindedir üstelik. Devam edelim.. Statükonun korunmasıysa haksızlığı doğurmaktadır, devletin haklılığı üstünlüğü öngörülmektedir. Seçme hakkının olmamasıysa haksızlığın düzeltilmesi, suçlu devlet idarecisinin cezalandırılması hususlarını engelleme ihtimalini doğurmaktadır. Günümüz şartlarında sosyalizmin bu kanallarla nasıl yozlaştırılabileceğini tahmin edebiliriz.

Marx'ın ve yakın arkadaşlarının bu ideolojiyi yarattığı ve de sistemi oluşturduğu zamanda kağıt para ve çek henüz keşfedilmemişti. Tahmin edebileceğimiz üzere Marx kalibresinde bir insan daha yeryüzüne gelemediği için mevcut şartlarda sosyalizmi yeter düzeyde geliştirememektedir. Bu da seks ile birlikte en büyük yozlaştırıcı olan paranın özellikle kağıt paranın gücüne yenik düşürmektedir sosyalizmi.

Gelelim madalyonun öbür yüzüne yani yaşadığımız düzene. Liberalizm ve Sosyal Demokrasi. Sosyal Demokrasi (ülkemizin kuruluş felsefesi) en uygun ve işlevi yüksek fakat pek tabii yozlaşabilen bir akım. Fakat liberalizm kuruluş felsefesi bir o kadar iyi niyetli fakat tüm akımlar içinde yozlaşmaya en müsait olanıdır. Pek tabii kişisel mülk sahipliği sosyalizmle taban tabana zıt yapmaktadır bu akımı. Yönetimin tek elde toplandığı (Amerika sistemi) başkanlık sistemindeyse bu akımı tamamen bankacılık ve büyük şirketlerle kucak kucağa bir duruma gelmektedir. Adaletsiz vergilendirme, belirgin sınıf farklılıkları ve de bir oligarşinin elinde bulunan sermayenin yaklaşık %80-90'ı.
Az önce liberalizmin iyi niyetle oluşturulduğunu söylediğimde bütün sosyalistlerin şimşeklerini üstüme çektiğimin farkındayım. Bu objektif bir tanımlamaydı kişisel değil. Açıklamasıysa şudur; sosyalizm sabredelim hep birlikte ileride zenginleşelim demektir, liberalizm ise hemen ve 'ben' zengin olayım demektir. Bu da insanların bencil ve açgözlü ruhlarına hitap etmektedir.

Bu açıklamaları hangi ideoloji olmalıdır sorusu üzerine yazmadığım dikkatinizi çekmiştir. Bir noktanın daha dikkatinizi çekmiş olması gerekmektedir. Yozlaşma. Tüm ideolojilerin yozlaşmaya müsait olduğunu gördük birlikte. Bunun iki sebebi var; para ve insanın içinde bulunan bencillik-açgözlülük.

Bu yüzden başlıkta ki sorumu yineliyorum. Sorun yönetim şekli mi yönetiliş şekli mi? Komünizm gibi herkesin iyiliği, çevrenin iyiliği, tüm canlıların iyiliği, şiddetin kaybolması, herkesin eşitliği gibi felsefeleri ilke alan ve onlar üzerine kurulmuş bir düzenin bile yozlaşmaya ne kadar müsait olduğunu görüyoruz. Bu yüzden yönetenin sıkı bir denetim ve takip mekanizmasında olması gerekmektedir. Seçme ve seçilme hakkıda en az bunun kadar önemlidir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder