3 Ağustos 2011 Çarşamba

Günde 1 dolara çalışmak mı!?

Hindistan'dan Bir Sweatshop Görüntüsü
Yaklaşık yarım saatlik kitap önerisi kaçamağından sonra dünyamızın gerçeklerine dönerek bu yazıyı yazıyorum. Bu yazımızın konusu fakir 'bırakılmış' bölgelerdeki insanlık dışı şartlarda çalıştırılan ve de yaşadıkları doğal ortam kirletilen insanların acılarını biraz olsun hissetmek ve farkında olmak. Konuya girerken sizleri bir terimle tanıştırmak istiyorum.

Sweatshop.. Bu terimin kökeni 1830lara kadar gitmektedir. Hani köle ticaretinin olduğu dönemler ve yaşadığımız 2011 yılına geldiğimizde hala bu terimin güncelliğini koruyor olması bize 'tarih' derslerimizde ezberci bir şekilde verildiği gibi köleliğin hiçte bitmediğini gösteriyor. Sweatshop teriminin açılımına gelirsek; insanlık dışı şartlar altında, günde 18 saate varan mesailerle, insan emeğinin istismar edildiği ve çoğunluğu reşit olmayan çocukların oluşturduğu sağlıksız iş yerleridir.

Nerede oluyor bu sweatshop diye soracak olursanız, Latin Amerika, Hindistan, Orta Doğu, Afrika gibi bölgelerde şehirleşmenin az olduğu veya şehirdışına taşınmış fabrikalarda.
2000 yılını hatırlayanlarımız hafızalarını birazcık zorlarsa Nike'ın başına gelen işleri anımsayacaktır. Bir birikimin patlaması olarak eylemler ve tepkiler Nike'ın başına kabak gibi patlamıştı. Nike işçilerini günde 1.25 dolara çalıştırmaktaydı. Diyeceksiniz allahın köyünde günde 1.25 dolar yaşamaya yetiyordur. Ancak kazın ayağı öyle değil, konuşulan işçiler dişlerimizi fırçalamak yada sabun ihtiyacımızı gidermek istediğimizde o günkü yemek hakkımızdan vazgeçmemiz gerekmekte. Ayrıca aldığımız 1.25 dolara iki küçük porsiyon sebzeli pirinç lapası ve birkaç muz alınabiliyor demektedirler. Nike'ın yıllık bütçesinden reklama ayırdığı oran %13'tür. Acı bir tebessüme sebebiyet vericek bir oransa Nike'ın yıllık bütçesinin %7'si ile bütün işçilerinin hayat şartlarını insani düzeye taşıyabilecek olmasıdır. Nike'ın reklama ne kadar az ihtiyacı olduğunaysa tüm tüketiciler olarak hepimiz şahidizdir.
Bir nike işçisi gibi yaşadığınızı hayal etmeye çalışın;

"Yirmili yaşlarda bir yetişkinsiniz ve haftanın altı günü bazen pazarları da sabah 8'den akşam 8'e kadar çalışıyorsunuz. Bu süreye işe gitmek için hazırlanmak, gidiş ve dönüş için harcanan vakit dahil değil. Bir arkadaşın doğum gününü kutlamak için paranız yok. İki yıldan beri kendinize giyecek yeni bir şey almamışsınız.  Fazla giyeceğiniz yok ve sabah üstünüze geçirdiğiniz her şey günün sonunda gözle görülür derecede kirlenmiş oluyor. İşten döndüğünüzde 30 ila 45 dakikanızı çamaşırlarınız elde yıkamaya harcamanız gerekiyor. Radyo almaya paranız, televizyon edinmeye düş gücünüz yetmiyor. Kadınsanız adet görürken bile herkes gibi günde iki kez verilen tuvalet molasına uymak zorundasınız; bu nedenle de pantolonunuzdaki kan lekelerinin gözükmemesi için uzun etekli bir gömlek giyiyor ve ya belinize bir şal bağlıyorsunuz. Yorgunluktan bitiksiniz, kemikleriniz sızlıyor. Sesinizi yükseltmeye korkuyorsunuz, çünkü işinizi kaybedersiniz. Ve hizmet ettiğiniz çokuluslu şirket dünyaya ciddi değişiklikler yaptığını, müşterilerinin dert edinmesi gereken bir şey olmadığını ilan ediyor."
Bu paragrafı okuyup içi sızlamayan yahut kendini yerine koyup haksızlıktan içi kabarmayan bir insan evladının olabileceğini düşünemiyorum. Diyeceksiniz ki başka yerlerde çalışsınlar; bu çokuluslu şirketler fabrika açtıkları yerlerde rekabete izin vermeyecek devletin üst kademelerinde çıkarılan yasalarla korunmakta ve işçileri uzun süreli anlaşmalarla kendilerine bağlamaktadırlar.

Sweatshop Protestosu İçin Hazırlanan Bir Resim
Bu sadece insanlara karşı işlenen bir insanlık suçu değildir! İşin doğa boyutuda mevcuttur. Bu fabrikaların bulunduğu bölgelerde doğa inanılmaz tahrip edilmiştir. Nehirler kirlenmiş kırlar çıplak kalmış ağaçlar kesilmiş toprak niteliksizleşmiş doğa 'kokmaya' başlamıştır.

Son olarak bu sadece Nike markasıyla kalmamaktadır. Tespit edilen markalar arasında; Adidas, Reebok, The Gap, Old Navy, Tommy Hilfigher, Polo, Ralph Lauren, Lotto, Nike, Fila, Levi's bulunmakta.
Etrafınıza bir bakın ,belki de aynaya, hangimiz bu markaların hiç birini bile almadık hatta bazılarımız bunları üstüne geçirip işlenen insanlık suçuna destek verdiğini anlayamayıp göğsünü gere gere dolaştı kendini bu markaları giymeyenlerden üstün zannetti yada hangimiz bu markaları çılgınca almak için allahın sıcağında dükkan dükkan dolaşmadı?

Mevcut düzende daha öncede söylediğim gibi boykot zor bir çözüm fakat alırken dikkat etmek, daha az tercih etmek ve de en azından bu firmalara birer mail atarak yada bu firmaları protesto eden örgütlere destek verip tavrımızı koyarak elimizden gelenin en çoğunu vermek bir insanlık borcudur!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder