24 Ağustos 2011 Çarşamba

Manşetlerin Ardında Kalanlar: Sokak Müzisyenleri


Beyoğlu'ndaki sokak müzisyenleri.

Albüm çıkarmak müzisyenlerin en büyük amacı olarak görülmüştür sürekli. Geniş kitlelerce beğenilmek, dinlenilmek, düşüncelerini müzikle aktarabilmek… Ancak internetin hayatımızda büyük yer tutması ve albümlere kolay ulaşılması o büyük müzik endüstrisini çökertmiştir. Milyonlar satan müzisyenler elli bine razı olur duruma gelmişlerdir. Ancak bazı müzisyenler var ki politik duruşları veya sanattan anladıkları anlayışla kendilerini plak şirketlerinin malı olarak görmeyip sokakta müzik yapmayı tercih etmişlerdir. Sokak belki bir bakıma onları özgürleştirmiş müzik konusunda. Hatta o kadar ki kendilerine bir köşe başı seçip, müziklerinin kayıtlarını satmışlardır ve o anda canlı performanslarını da sergilemişlerdir. Çok da iyi sayılabilecek kesimlere ulaşmışlardır, tabi ki internetteki tanıtımları da buna yarar sağlamıştır. Bazı müzisyenler ise, müziğini internet üzerinden bedava sunup, konserlerden ve sokak başı performanslardan geçimini sağlamaktadır. Öyle havuzlu villalarında yaşamaktan çok kendi geçimini sağlamaya yetecek kadar para isteyen insanlardır daha çok. Hani bazı sanatçılar vardır hikâyelerini bilirsiniz sanat yapmak için yaparlar, yoklukla varlık arasında kalmışlardır. Bu mantıkla hareket eden insanlar topluluğudur aslında bu müzisyenler.


Ancak özellikle İstanbul’da ve daha çok Beyoğlu’nda müzik yapanlar son günlerde bir durumdan dolayı rahatsız. Polisin ve zabıtanın onlara sokakları dar etmesinden, sokakta müzik yaptırmamasından şikâyetçiler. Bandista, Alatav, Siya Siyabend gibi grupları duydunuz mu bilmem ama o gruplar bu sokaklardan çıkmışlardır ve binlerce takipçileri vardır. Ayrıca da benim listemde en çok dinlediğim müzik gruplarından olduklarını da söylemem gerekiyor bu durumda. Amfi kullandıkları için sokakta çalmalarına izin vermiyoruz dese de Beyoğlu Belediyesi aslında bu açıklama doğru değil. Tek başına ve bir tek klasik gitarıyla müzik icra etmeye çalışan Anıl Özbal isimli müzisyen de bu baskılardan şikâyetçi. Eskiden rahatça müziğini aktarabilirken bu son kısıtlamayla amfisi olmamasına rağmen o da müziğini icra edemiyor. Bu durumda Alatav, Bandista ve Siya Siyabend gibi grupların akıbetini hiç söylemeye gerek yok. Bir tek klasik gitara bile izin vermeyen zabıta ve polis, birçok müzik aletiyle müzik yapan böyle gruplara artık nasıl davranır siz düşünün. Aslında bir de amfiyi gürültü gibi algılayan bir belediye anlayışı da mevcut. Gürültüye karşı olduğunu söyleyen belediye amfilere kafayı takmış durumda.

Endüstriyel müziğe karşı olan bu müzisyenlerin manifestosundan birkaç bölüm aktarmak istiyorum: “Popçular uzak kalsın sokaklardan! Menajerlere, yapımcılara ihtiyacımız yok, uzak durun. Gerçek heyecanımızı satılığa çıkarmayacağız. Sokakta ses çıkarmak ve müzik yapmak özgürleşme eylemidir.”

Anlaşılan o ki, sokaklardan korkan iktidar partisinin belediyesi; tüm eylemleri, demokratik mitingleri engellemekten daha ileri gidip işi sadece müzik yapmak olan,  sokağı araba ve korna gürültüsünden arındırarak bir müzik festivaline çeviren müzisyenlerden oldukça rahatsız. Eğer bir gürültü, bir olay varsa sokakta onlar araba ve korna gürültüsü; egzoz ve gaz bombası kokusudur. Sokak müziği, sokağa hayatı getirmektir, endüstriyel müziğe bir tepkidir. Tabi ki müzikten ve sanattan anlayana!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder