6 Aralık 2011 Salı

ADALET BUNUN NERESİNDE?**

Televizyonlarda bir ülkenin başbakanı Erdal Eren'e, Necdet Adalı'ya ağlarken, siz ağlayamazsınız. Geldiğiniz geleneğin büyük isimlerini anmaya kalktığınızda mesela Mahir Çayan için THKP/C'li, Deniz Gezmiş için THKO'lu, İbrahim Kaypakkaya için TİKKO'lu olursunuz. Bu isimdeki örgütler artık tarih sayfalarından silinse bile onları anmak suçtur. Kitapları serbestken, onlara yazılan kitaplar serbestken onları okumak isteseniz bile evinizde o kitaplarla basıldığınızda, o kitapların hepsi sizin terörist olmanıza neden olan kanıtlardır. Hadi diyelim o ülkenin başbakanı sizin yerinize düşünüyor olsun, eğer o düşünüyorsa bu isimleri ve siz de onun düşüncelerine ortak oluyorsanız, o ağlıyor ama siz ağlayamıyorsanız, o anıyor, o okuyorsa onların yazdıklarını ama siz yapamıyorsanız bunları, adalet bunun neresinde?

Bugün siz o başbakanı ve onun politikalarını eleştiriyorsanız marjinalsiniz, vatan hainisiniz ama o başbakan sizin görüşlerinizi eleştirme hakkını buluyorsa kendinde hatta daha ileri gidip sizin etnik kökeninize, dininize karışıyorsa, farklı dinlere ve kökenlere hoşgörüyle yaklaşmıyorsa ve siz bunları da ve böyle düşünen başbakanı da eleştiremiyorsanız adalet bunun neresinde?

Bugün uzun tutukluluk sürelerinden şikâyet eden bir başbakan ve aynı zamanda iktidardaki partinin genel başkanı eğer bunu değiştirmek istemiyorsa, laf edebiyatından öteye gidemiyorsa adalet bunun neresinde?

Eğer bir başbakan hukuktan ve adaletten bahsedip, Hizbullahçıları serbest bırakmayacak düzenlemeleri yapmıyorsa, devlet olarak Sivas davasında, Hrant Dink davasında yargıya yardımcı olmuyorsa, N.Ç. davasında olmaz böyle şey demiyorsa, tüm güç elindeyken hukuka adaletli olması için gerekli ayarları veremiyorsa adalet bunun neresinde?

Kendini siyasal yollardan, seçimle devirmek isteyenleri darbeci yapıyorsa eğer bir başbakan, mitinglere, grevlere hak olarak bakmıyorsa adalet bunun neresinde?

Kayıp binlerce insanın akıbetini araştıracağına söz veren bir başbakan eğer kayıpları aramak bir tarafa daha da artmasına engel olamıyorsa, ailelerin gözyaşlarını dindiremiyorsa, tamam diyelim çoğu kendi partisinden önceki olaylardı ama her cumartesi günü Galatasaray Meydanı'nda mağdur insanları polis teröründen korumuyorsa adalet bunun neresinde?

Kitap yazanlardan, araştırma yapan gazetecilerden terörist yaratılıyorsa eğer, devletin geçmişteki lekeleri, sorunları eğer bir şov malzemesinden öteye gidip çözüme kavuşmuyorsa adalet bunun neresinde?

Asimilasyon uygulamaya çalışıyorsa, kendi kafasındaki tek tip insan modelini hayata geçirmek istiyorsa eğer adalet bunun neresinde?

Bunlar gibi eminim zorlarsak yüzlerce adaletsiz durumu yazabiliriz. Adaletin o ülkeye uğramadığını görebiliriz. Sadece lafta bir adalet olduğunu artık o algılamayan beyinlerimize sokabiliriz. Orası yok hukuk devleti, şöyle adalet böyle adalet palavralarını sıkmayabiliriz. Şimdi bu kadar sorudan sonra, bu kadar adaletsizliğin üzerine nasıl bir kalkınma kurulabilir ki? Nasıl kalkınabiliriz ki? Bir insan bu kadar adaletsizliğin üzerine kalkınmanın olmayacağını anlayamaz mı? Temeli sağlam olmayan bir binadan ne beklenebilir ki? Herhalde laf edebiyatlarıyla, mağdur ağlak halleriyle, partilerine verdikleri isimle, herkesten dalgasını geçiyorlar.


**: Diyelim ki dedik ve böyle bir başbakanı hayal ettik hep beraber. Gerçek kurum, kuruluş ve kişilerle bir ilişkisi yoktur. Tamamıyla hayal ürünüdür. Yoksa bugün bizim ülkemizde adalet, hak, hukuk, insanların düşünce özgürlüğü ve diğer konularda hiçbir sıkıntı yoktur. Umarız bunları hayal ettik ama gerçek olmaz.