25 Ağustos 2011 Perşembe

Fenerbahçe'ye Men Cezası

Dün akşamüstü saatlerinde Türkiye Futbol Federasyonu, Fenerbahçe'yi Avrupa Şampiyonlar Ligi'nden men ettiğini açıkladı. Öncelikle koyu bir Fenerbahçeli olduğumu belirteyim fakat ben kim haklı kim haksızdan dem vurmayacağım. Kimsenin bakmadığı belkide bakmak istemediği bir açıdan bahsetmek istiyorum.

Dün verilen karardan önce kapitalizmin koyu lokomotiflerinden Uefa, temsilcisini ülkemize yolladı. Neden kapitalist dedim, sebebi çok para kazandıran yahut daha önemli takımların maçlar içerisinde kollandığı, oyuncu sendikalarının kaale alınmadığı, başkanlık seçimlerinin her ülkeden değil belirli ayrıcalıklara sahip ülkelerden seçilmiş olan idarecilerin oylarıyla yapılması, bazı ülkelere ikinci üçüncü sınıf muameleler yapılması, futbolun bir endüstri haline gelip yozlaşması için her gün göstere göstere insanlık suçu işleyen ve kara para aklayan sponsor firmalarla ortak işler yapması ve onlara kucak açmasıdır. Bunun yanında daha önce şikeden ceza almış olan fransız, italyan ve yunan takımlarının davalar sürecinde rahat rahat Şampiyonlar Ligi'nde oynadığı hatta kupayı kazandığı bile olmuştur. Son olarakta Dünya Kupası Dubai'ye peşkeş çekilmiştir bazı seçimlerde de rüşvet verildiği ortaya çıkmıştır. Öyle trajik bir durum ki şehir nüfusundan yüksek kapasiteli stadların inşası yapılmaktadır Dubai'de ve açıkça da kupadan sonra yıkılacağı ilan edilmiştir. Neden diye sormaya bile yeltenmeden euro ve dolar sembollerini görür gibi olmuşsunuzdur. Böyle bir kurum temsilcisini ülkemize yollamıştır fakat daha şüpheli avukatlarının bile sınırlı gördüğü gizlilik kararının henüz kaldırılmadığı bir davada etik kurulun yeterli delil yok demesiyle ceza ver(e)mediği bir ortamda her nasılsa şikeye ikna olmuştur. Kaldı ki görüşme bir saat sürmüştür deliller kanun suçu işlenerek gösterilse bile incelemeye yetecek bir vakit yoktur keza bir dosyanın incelenmesi en az 6-8 saati bulmaktadır ki en az 30 dosya vardır.

Gelelim karara; Uefa Federasyonu açıkca tehdit ederek men cezasını çıkartmıştır. Burada iki nokta bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak kanıma dokunmaktadır. Birincisi Türkiye Futbol Federasyonu Turgut Özal'ın çıkardığı yasalarla o dönemden beri Türkiye Cumhuriyeti'nin özerk bir kuruluşudur. Tıpkı Türkiye Büyük Millet Meclisi gibi. Türkiye Cumhuriyeti'nin özerk bir kurumunun böyle kapitalist bir kuruluş tarafından açık açık tehdit edilmesine göz yumulması, karşı koyulmaması, şikayet edilmemesi, tepki gösterilmemesi ve en rahatsız edici boyutuysa korkularak dediğinin yapılması. Böyle özerk ve korkusu olmaması gereken kimseye eyvallahı olmayan bir kurumun şahsiyetsiz bir şekilde yaptırıma gitmesinden yola çıkar isek bunun siyasi alanlarda da olup olmadığına dair bize büyük bir soru işareti vermektedir. İkincisi ise bu öyle bir korkudur ki Şampiyonlar Ligi'nden men etme yaptırımına sahip olmayan federasyonun bunu yapabilmesidir. Bunun yanında bugün birkaç saat içinde yapılacak Şampiyonlar Ligi kura çekimine Trabzonspor başkanı Sadri Şener gidememiştir sebebiyse şikeye teşebbüs sebebiyle yurtdışı yasağının olmasıdır fakat bugün birkaç saat öncesinde bu hukuki yasakta kaldırtılmıştır. Yani Türkiye Cumhuriyeti hukukuna da müdahale edilmiştir Uefa tarafından. Geriye kalan tek kurumsa yozlaşmış siyasetimizdir, onun da bağımsız hareket etmediği ortadadır.

Tehlike sadece içerideki cemaatleşme değildir, dışarıdaki yaptırım gücü ve içerideki uyutma politikasıdır. İnsanın kafasında bin bir tilki dolaşıyor. Bu soruşturmanın seçim arkasına ötelenmesi zaten siyasi güdümlü olduğunu ve iktidarın oyuncağı olacağını bize göstermektedir. Fenerbahçe başkanı Aziz Yıldırım ve Beşiktaş Asbaşkanı Serdal Adalı'nın, Başbakan'ın damadı olan Berat Albayrak'ın Ceosu olduğu Çalık Holdingin büyük bir arzuyla talip olduğu 4.000.000 euro değerindeki helikopter ihalesini alması( Çalık Holdingi Atv ihalesindeki peşkeşten hatırlayacaktır okuyanlarımız ) mıdır yoksa Karadeniz'e yapılacak yeni 10.000 adet HES ile çıkabilecek infialin önüne geçilmesi için Trabzonlulara verilmiş bir sus payı oyalama aracı mıdır ve ya Başbakan'ın hayatında ilk kez cesurca Avrupa ve Amerika'ya Somali'den yaptığı giderin faturası mıdır tıpkı Davos ertesinde gerçekleşen Mavi Marmara gibi. Federasyon başkanının cemaate yakın olduğu bilinmektedir. Gençlik ve Spor Bakanının dile getirdiği gibi Federasyon kadrosunun silme değişeceğide kadrolaşmayı işaret etmektedir. Bu davanın gündem boşaldıkça soğuduğu gündem yoğunlaştıkça ısındığı dalgaların başladığı göz ardı edilmemelidir. Suriye'de uygulanan politikanın Türkiye'nin geleceği için hayati önem taşıdığı bir dönemde bunun konuşulmaması ve hepsinden önemlisi CUMHURİYET TARİHİNDEN BU YANA BELİRLENMİŞ OLAN BÜTÜN DOĞAL SİT ALANLARININ YENİDEN GÖZDEN GEÇİRİLMESİ KARARI. Bunun denetimsiz, kapalı ve güdümlü ihalelerinin yanında büyük bir önemi vardır. Lisanssız HES'ler için sit alanı ilan edilmiş, akarsu, tepe vb. hayatımızı sürdürmemizi sağlayan temiz su ve temiz oksijen kaynaklarımızın kurutulmasına ve kirletilmesine sebebiyet verilmesidir. Avrupa'nın bin pişman bir şekilde kaçarak uzaklaştığı HES'ler bize pazarlanmakta daha doğrusu peşkeş çekilmektedir.

Sonuç olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne yapılmış olan büyük bir hakaret ve aşağılama bulunmaktadır. İçeride ise yaşamlarımızı kısaltacak ve belkide bizi veya yakınlarımızı kanser edecek, gelecekte Somali'ye dönmüş bir ülkede/dünyada eziyet çekecek çocuklara yapılmış bir kötülüktür. Yandaş kadrolaşmasına göz yumma ve kamuoyunu uyutmadır. Ülkemizde yeterince olan farklı konseptlerdeki ayrışmaya kulüplerde katılmıştır. Bütün Trabzonsporlu, Galatasaraylı, Fenerbahçeli, Beşiktaşlı taraftarların birbirine destek çıkması, şark kurnazlığını bırakıp ülkesine yapılan haksızlığa tepki göstermesi gerekmektedir. Federasyona tepki göstermelidir. Fenerbahçe ya men edilmemelidir ya da ediliyorsa da küme düşürülmelidir. Sırf, Deniz Gökçe'nin yaptığı hesaba göre 100-150 milyon dolar zararı engellemek için şirketlerin kucağına düşerek Fenerbahçe'yi parasal getirisi için ligde tutmak bir skandaldır. Güneri Civaoğlu'nun da dediği gibi 'Türkün Türke Propagandası' hastalığını bırakıp ülkemizi savunmalı ve sesimizi doğru yerlere yükseltmeliyiz korkakça birbirimize yöneltmek yerine.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder