24 Ağustos 2011 Çarşamba

Manşetlerin Ardında Kalanlar: Grevdeki İşçiler

Hakkını arayan işçilerin eyleminden.

Gündemimiz her gün o kadar farklı noktalara kayıyor ki yıllardır olan bir gerçekliği belki de sürekli gerçekleştiği için artık bazı büyük medya kuruluşları görmezden geliyor. Aslında bu dediğim biraz iyimser bakış açısı; belki de işçi hakları, grevler üzerine yayın yapmak istemiyorlar. Buna zorlanıyorlar belki iktidar tarafından ya da kendi işçilerine yansımasından korkuyorlar. Her ne olursa olsun medya kuruluşları –yani halkının yanında olmayanlardan bahsediyorum– büyük bir sorunu görmemezlik ediyor. Aslında şu anda o kadar işyerinde o kadar fazla işçi eylemi var ki sendikaların sürdürdüğü bilmem farkında mısınız? Karl Marx’ın artı değer hipotezini az çok bilen işçilerin bulunduğu işyerlerinde bir grev dalgası yayılıyor. Bazı işverenler bu sendikacıları işten çıkarıp, geriye kalanları püskürterek haksız yapılanmalarına devam ediyorlar. Çoğu işçi küçük yaşlarda, sigortasız şartlarda, asgari ücretin bile altında, kayıtsız şekilde çalışmaya zorlanıyorlar. Seslerini çıkaramıyorlar çünkü bu konuyu denetleyici bir kurum maalesef ortada yok. O üç kuruşa kendi emeklerini satıp, en azından birkaç giderini sağlamaya çalışıyorlar. Bir de tabi daha iyi şartlarda olup da devletin veya devlet kurumlarının kendi kurumlarından ettiği işçiler mevcut. En son örneği de Adana Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ndeki işçiler.

Polisin şiddetine maruz kalıp, beyin travması geçiren bir işçi.
Üniversite kendi işçilerini değerlendirmek yerine işleri halletmesi için bir taşeron firma bulmak için ihaleye gitmeye hazırlanırken, bu ihalenin olmamasına çalışıyor işçiler, ekmeklerinden olmamak için. Bunun için üniversite içinde eylemlerde bulunuyorlar, temel hakları olan örgütlenme haklarını kullanıyorlar bir bakıma. Aslında buradaki temel sorun Çalışma Bakanlığı ve Bölge Çalışma Müdürlüğü bu işçileri Çukurova Üniversitesi’nin işçileri olarak kabul etmesine rağmen her nedense hastane yönetimi işçileri kabul etmiyorlar. Taşeron şirketi zengin etmek isteyen bir anlayış bir bakıma düşünüldüğünde çünkü bu konuda bir açıklamaları maalesef yok. Peki, bakanlığın kararına direnen üniversite yönetimi suçluyken ne oldu dersiniz? Polisimiz eylemlere gaz bombasıyla dalmayı çok sevdiği için işçilerin haklı eylemine gaz bombası attı. Bunla da yetinmeyip resimdeki işçiyi fena halde darp edip, beyin travması geçirmesine neden oldu. İşçilerden 25’i tutuklandı. 5’i yaralandı. 200 işçiye de saldırdı. Polis terörü ya da AKP terörü diyelim buna yine gariban, sesi bir türlü duyulmayan işçi sınıfına vurdu.

Hala bu ülkede AKP’den çok şey bekleyen liberal bir kısım var maalesef ki. Siyasi ve toplumsal yaşamda bizi normal standartlara ulaştıracaklarını düşünen o liberal kısma sormak gerekiyor: Sizce bu kadar olay, bu kadar baskı sizce normalleşmek mi? Manşetleri bırakın gazetelerinde veya haber bültenlerinde en son haber olarak bile duyurulması gerekmiyor mu, bu haberlerin? Bu kadar baskı var anlaşılan medyanın üzerinde. Yeni medya düzenini çok iyi şekilde uyguluyorlar medya patronları. Buradan cesur, işinin hakkını veren gazetecilerin sesinin ulaşabilmesi için Manşetlerin Ardında Kalanları konuşmaya devam edeceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder