11 Ağustos 2011 Perşembe

Siyaset ve Atatürkçülük

Bu yazıyı yazmama vesile olan kapı kapı dolaşan derneklerden biri. Atatürkçülük ile ilgili misyonu olan bir dernekti adını tam hatırlayamadığım. Materyal satarken öyle bir anlatıyordu ki kadınla adam, şeriatçılara karşı savaşmaktan tutunda ülkeyi Atatürkçülükle yönetmeye herkesi Atatürkçü yapmaya kadar. Anlamış olduğunuz üzere istemediğimi belirtip kapıyı kapattım. Kapıyı neden kapattığımı da yazımı okuyunca anlayacak ve umut ediyorum ki hak vereceksinizdir.

İlk önce Atatürk ile başlayalım düşünce sistemine gelmeden. Atatürk en koyu Yunanlının dahi kabul ettiği bir efsane, tarihi bir şahsiyettir. Atatürk'ü Amerikan, İngiliz, Japon, Kürt, Rus her milliyetten insan sevmektedir. Tıpkı kulvarları farklı olan diğer tarihi kişilikler gibi.. Türkiye'yi kuran bir komutanı kim sever ki demeyin. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin vücut bulduğu bu topraklarda Kürt ve Türk ağırlıklı olan ve daha bir çok etnik topluluğa özgürlük verdiği ve de dünya demokrasisine çok önemli bir katkı sağladığı, Orta Doğu'da bir ışık olduğu için. Kapitalist olmayan ve hayatını boşlukta yaşamayan herkes sever.

Ülkemizde ağırlıkta olan genel bir kanıyada değinmek istiyorum. Kürt kökenli insanlar Atatürk'ü sevmez hatta nefret eder. Bu toplumda yanılgı yaratan ve Türk milliyetçiliğini şiddete sevkeden, ayrıştırma yaratan gerçek dışı bir söylemdir. Kürt kökenli insanlar bugün ağırlıkta olarak dört ülkede yaşamaktadır. Türkiye, Irak, İran ve de Suriye. İçlerinden hangilerinin her ne kadarda bazı sıkıntıları mevcut olsada özgür ve dünyaya adapte yaşadığını tahmin edersiniz. Bu sebeple bu söylem sadece ötekileştirmeyi doğurmaktadır.

Yukarıda da bahsettiğim üzere Atatürk tarihi bir kişilik ve bir efsanedir. Bu yüzden internette ve medyada sıkça gördüğümüz kimi siyasi kişiliklerle karşılaştırmaları tamamen cehalet ve yanlış kanalize etmeden ibarettir. Toplumda ayrışma ve huzursuzluk çıkartmak amaçlıdır. Tarihe mal olmuş bütün dünyanın saygı duyduğu bir savaş kahramanını kalkıpta alt tarafı hepi topu bir siyaset adamıyla karşılaştırmak ne akla ne de mantığa sığmaktadır. Bunun gibi Atatürk'ün Türk tarihine düşmanlığı olduğuda pompalanmaktadır bazı mercilerce. Sebep olarakta Osmanlı İmparatorluğu hanedanlarını ülkeden sürmesi olarak gösterilmekte.

Bununla beraber Atatürkçülüğü bir siyasi görüş olarak kullanmaya çalışmak ise ya büyük bir cehalet ürünüdür ya da Atatürk'ün istismarıdır. Atatürkçülük bir düşünce yapısı bir yaşamsal olgudur. Tutupta bunu siyasette kullanmaya kalkarsanız Atatürk'ün zamanında yaptığı ve günümüz değerleriyle yargılanmaya kalkılan olaylarla yaftalanırsınız. Hadi boşverin karşıt görüşleri bu en basitinden günümüz siyaseti için yetersiz kalmaktadır, aynı zamanda da Atatürk'e zarar vermektedir. Yine Atatürkçülüğün yanlış yorumlanması bu konuda da şiddetli bir muhafazakarlığı ve milliyetçiliği getirmektedir. Atatürk milliyetçiliği ile Türk milliyetçiliği arasında ciddi farklar vardır, bu bile ayırt edilememektedir. Ordunun Atatürk felsefeleriyle idare edilmesinin bir mantığı yoktur hatta günümüze göre geri kalmışlık yaratmakta muhafazakarlık getirmektedir. Ordu bilimsel metodlar ve teknolojiyle yönetilir geliştirilir. Atatürkçülük sadece çıkış noktası ve misyonu gösterir.

Kısaca anlatmak istediğim Atatürk bir tarihi kişiliktir, siyasi değil. Elmayla armut kadar fark vardır bu iki olgu arasında. Bununla bağlantılı olarak Atatürkçülükte bir siyasi akım değil bir kuruluş ve hayata bakış felsefesidir. Atatürkçülükten esinlenilen akımlarla dalllanıp budaklanıp siyasi akımlara yol açılabilir fakat asla direk Atatürkçülük siyasi akım olarak kullanılamaz. Atatürk ve Atatürkçülüğü siyasetten uzak tutmak en önemlisidir gerek ötekileştirmelere meydan vermemek gerekse yozlaşmasını engellemek için.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder