24 Temmuz 2011 Pazar

Zeytinburnu’da Neler Oluyor?


Zeytinburnu'nda Gerginlik
Birkaç gündür eğer gazeteleri ve televizyonları takip edebiliyorsanız Zeytinburnu’nda bir şeyler oluyor. Bazı provokatörler gerilen Kürt-Türk meselesine deyim yerindeyse gaz veriyor. Maraş, Çorum ve Sivas katliamlarını hatırlatan bu provokatör hareketlerin Zeytinburnu’nda bir iç savaş çıkarmak istediği Facebook üzerinden yazdıkları yorumlardan anlaşılıyor. Bu ülkede bazı Kürtler, Türklerden kazandığı parayla ekmeğini çıkarırken; aynı zamanda da bazı Türkler, Kürtlerden kazandığı parayla ekmeğini çıkarırken Zeytinburnu gibi Türk ve Kürt nüfusunun oldukça çok olduğu bir yerde çıkarılmak istenilen bu olayların sonu kan akmasına kadar hatta tamamen toplumsal ayrışmaya kadar gideceği aşikâr. Tabi ki bu olaylara bir dur denilmezse. Toplumun tüm kesimlerinin ülkemizin çok uluslu, çok dilli yapısını takdir ettiği bir ortamda kendi işinde gücünde olan Kürtlerin üzerine Milliyetçi kesimlerin salınmasına neden olanlar aslında bu ülkeyi bölmekten başka amaçlarının olmadığını gösteriyor. Bir iç savaşın bu ülkeye mal edeceklerini düşünürsek krizin boyutları çok geniş ve kapsamlı olacaktır. Siyasi ve toplumsal yanının yanı sıra ekonominin de çok büyük düzeyde sarsılacağı çok açıktır. Zaten Kürt sorunu yüzünden doğuda hayvancılık yasaklanmış ve dışarıdan angus alımına gidilmiştir. Bu sorunun çözümü için silahlı yolu gösterenlerin 30 yılı aşkın süredir 40’dan fazla yapılmış ama başarılı olmamış askeri operasyonları hatırlatmak istiyorum. Ki PKK’nın ilk kurulumundan bu yana, bağımsız devlet isteğinden artık verseniz de almayız durumuna gelen Kürtlerle oturup, konuşulma yolu çok açıktır. Lozan Anlaşması’ndan beri Ermeniler kendi dilinde eğitim alabiliyorlarsa bunun Kürtlere sağlanmaması için hiçbir neden yoktur. Bugün yerel seçimlerde seçtiğimiz belediye başkanları seçildikleri il veya ilçelere bir proje yapmak istediklerinde Hazine Bakanlığı’ndan onay almak zorunda kalmamalıdır. Çünkü bu durum iktidarla o belediyenin farklı siyasi partilerin elinde olması durumunda “Aman o parti yapmasın, biz eğer o belediyeyi alırsak, biz yaparız” noktasına gelebiliyor. Zaten Şırnak Belediyesi’nin yıllık işçi masraflarını karşıladıktan sonra geriye kalan 50 bin liralık parayla –bir yıldan geriye kalan yıllık bütçesidir– bir proje yapması imkânsızdır. İktidarların diktatörleşmesindense yerel yönetimlerin güçlendirilmesi farklı siyasi görüşler için bir gerekliliktir. Tabi ki Kürtlerin veya Türklerin her istediği olmayacaktır ama bir ortak yolun, ortak görüşün de oluşması bu iç sıkan durumu değiştirecektir. Bugün PKK’nın yapmış olduğu son saldırı oluşabilecek barış ortamına engel olmuştur, Türk milliyetçilerini ayaklandırmıştır. Bu saldırı aynı zamanda PKK’nın içinde de provokatörlerin olduğunu göstermiştir. Artık bundan sonra yapılması gereken bu askerlerin nasıl öldüğünü tartışmak yerine –ha el bombaları yüzünden ha uçakların attığı bombalar yüzünden– başka kimseler ölmesin diye çalışmaya başlamaktır. Bu kadar askerin veya PKK’lının nasıl öldüğü sadece ailelerini ilgilendirmektedir ve hem TSK hem de PKK kabaca tabirle bugüne kadar ölenler ile ilgili tüm hesabı ölenlerin ailelerine vermelidir. Eğer bir barış kurarken kan hesabına girilirse –şu kadar Türk veya bu kadar Kürt öldü meselesi– ortaya bir barış çıkmayacağı kesindir. İlk önce bu barışı ölenlerin aileleri istemelidir; ölenlerin hepsi bu ülkenin çocuklarıdır ve onlara en güzel hediye bir daha kimsenin öldürülmeyeceği bir barıştır. Unutmamalıyız ki iki iyi arkadaş birbirleriyle sürekli kavga eder ve birbirlerinin arkasından konuşurlarsa tekrar o eski dostluklarına hiçbir zaman dönemezler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder