26 Temmuz 2011 Salı

Diyarbakır’daki Eylem Neydi?

Eylemden bir fotoğraf



Diyarbakır’da geçen gün bir eylem yapıldı. Özgür-Der tarafından bu eylemde ilgi çekici sıralanmıştı. Türbanın tüm okullarda serbest olmasından, andımızın kaldırılmasına; anadilde eğitimden Milli Güvenlik dersinin kaldırılmasına kadar farklı talepler özellikle muhafazakâr, türbanlı ve kara çarşaflı kadınlar tarafından dillendirildi. Şimdi bu konuları birazcık açmak, bunlarla ilgili konuşmak gerekiyor.

Türban sorunu bu ülkenin yıllardır derin sorunlarından birisidir. Etrafımda hiç türbanlı tanıdığım ve arkadaşım olmamasına rağmen özellikle üniversitede serbest bırakılması gerektiğini her zaman savunmuşumdur. Bir olgunluğa ulaşmış bir kitlenin dini ritüellerinde serbest olması en doğal haktır. Ancak ilköğretim ve liseyi düşününce bu olgunluğun yerini aile baskısının alması aşikârdır. Din nedir, ne değildir daha bunu bilmeyen bir neslin zorlamayla başının kapatılması, başı açık kız çocuklarının karşısında türbanlı küçük kızları psikolojik olarak oldukça zorlayacaktır. Bazılarımız bu konuda hepimizin ailelerimizin çizgisinde gittiğimizi, bu durumda da ailelerinin çizgisinden giden bu küçük kızları normal karşılamamız gerektiğini söyleyecektir. Evet, kendimden örnek vermek gerekirse baskıcı bir ailede büyümediğim için şu an bu şekilde, bu düşüncelerde olabilirim. Belki bana da bazı şeyler baskıyla aşılanabilirdi. Ancak bana sağlanan özgürlük ortamı kendimi daha rahat tanımamı sağlamıştır. Babamla oturup siyaset tartışmam lisedeki son zamanlarıma denk gelmiş olsa da; bu o zamana kadar kendimi geliştirmediğim anlamına gelmez. Aile veya komşu sohbetlerinde çoğu kez babamın görüşlerine itiraz etmiş olsam da bunu pek paylaşmamışımdır ilk zamanlarda. Ancak beynimde bu olayları konuşmak ve tartışmak beni şimdiye getirmiştir. Bunu sağlayan babamın siyasi görüşlerini takip etmem değil, bana sağladıkları özgür ortamdır. Türban konusu da bu özgür ortamdan geçmeli ve kişi kendi doğrusuna baskıya uğramadan, rahatça karar vermelidir. Ama bu karar net olarak çıkana kadar ilköğretimi bitirmiş ve liseye başlamış olacağından türbanı takıp, takmayacağına üniversiteye geçtiğinde, bir olgunluğa ve dünya görüşüne sahip olduktan sonra karar vermelidir.

Andımız konusuna gelirsek, içeriğindeki aşırı milliyetçi durumu eleştirmeyeceğim. Andımız fikrini ortaya atan Milli Eğitim eski bakanı Hasan Ali Yücel’i de oğlu olan Can Yücel’i de yani Can Baba’yı da her zaman takdir etmişimdir ve hayranlıkla yazılarını, şiirlerini okumuşumdur. Ancak ilköğretim çağındaki 7 ila 15 yaş aralığını düşünürsek hangi çocuk Andımız’ı ciddiye almaktadır? Çocuklar için Andımız sıkıcı bir zorunluluk değil midir? O yaştaki çocukların zekâ seviyesi bu metni ne kadar anlayabilmektedir? Andımız’ın hiçbir ulusal anlamı var mıdır? Andımız çocuklar için bağırarak boş şeyler söylemekten farksız mıdır? Öncelikle bu soruları çocuklara sorabilirsek ve bunu okuyanlar da onlar olduğu için kalkmaması için hiçbir neden ortada kalmayacaktır.

Anadil konusunda ise bugün zaten bazı kesimlere uygulanan bu hakkın herkese uygulanması ve ırk ayrımı yapılmaması gerekir. Elbette ki Türkçe bu ülkenin resmi dilidir ve herkese öğretilmelidir. Bu ülkede farklı her etnik kökenin buluşma dili Türkçe’dir ancak Türkçe’yi bilmeyen çocuklara anadilinden yola çıkarak değil de anadilini yasaklayarak Türkçe öğretilmeye çalışılırsa o çocuklar Türkçe’yi de bu ülkeyi de kendi hayatlarını da sevmemeye başlarlar. Bu yüzden anadilde eğitim herkesin hakkı olmalı ve hiçbir dil yasaklanmamalıdır.

Milli Güvenlik dersleri denilince aklıma derse gelen albay geliyor en başta. Askeriye mantığıyla ast-üst ilişkisinin ve soğukluğunun hemen fark edildiği bu derslerde farklı şeyler söylemek hemen albayın dikkatini çekerdi. Özgür bir ortamda konuştuğunuzu sansanız da o özgürlüğün olmadığı açıktı. Askerle ilgili bazı şeyleri eleştirmek sizi hemen vatan haini yapabilirdi, belki de yapmayabilirdi ama karşınızdaki bir albaydı ve sizin dikkat etmeniz gerekiyordu. Kitaplardaki asker politikalarının yanlış olduğunu görseniz de bunu dile getirmek pek hayırlı olmayabilirdi. Evet, askeriye olağanüstü durumlarda, tehditlerde ve ülke savunmasında gerçekten önemli ve değerli bir kurumdur. Ama askeriye mantığını askerlere anlatılmalıdır. Sivil okullarda okuyan (Askeri okullar yerine ilköğretim ve liselerin hepsinde) gençlerin öğrenmesi gereken askeriye mantığı değil diplomasidir. Silahla değil; diplomasiyle, konuşmayla sorunların çözümüdür. Belki de o zaman darbeleri savunmayacak, darbeleri istemeyecek, darbelere karşı bir toplum oluşabilir. Milli Güvenlik dersiyle bunun sağlanamayacağı açıktır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder