30 Temmuz 2011 Cumartesi

Kullanılan Çocuklar ve Benim Türklüğüm

Kullanılan çocuklar

Size bu yazıda iki farklı ama bir o kadar da benzer çocukları yazacağım. Bu çocuklar resimde de görüldüğü gibi sol tarafta, babası ile Türk bayraklarının dalgalandığı bir mitinge gitmiş ve de o mitingi renklendirmiş çocuklar ile sağ tarafta, taş atan, vatan haini, birilerinin sokağa saldığı çocuklar. 


Eğer bir miting, devletin işine geliyorsa ve mitingde Türk bayrakları dalgalanıyorsa emin olun o mitingdeki çocuklar, o mitingi renklendiriyor ama devlete başkaldırılan başka bir eylemde çocuklar sokağa salınmış oluyor. Soldaki resim için çocuk babasıyla mitinge gitmiş ne var bunda diyebilirsiniz. Ve o çocuk belki de –babasından gördüğü için ve babasına özendiği için– gerçekten o duyguları paylaşıyor olabilir. Ama aynı şeyler sağdaki resimde de varken –hatta onun ötesinde dilini yasaklamaya çalışan devlete öfke de var– o resimdeki çocuklar hür iradelerini kullanamıyor da birileri sokağa zorla çıkartmış oluyor. Evet, birileri sokakta eylem yapmasını söylüyor o çocuklara ve o çocukları tabir yerindeyse gaza da getiriyor olabilirler. Ama o çocuklar da o savaş ortamında büyürken, okulda kendi dilinin yasaklandığını görürken, bilmediği bir dilde o dili bilen çocuklarla eğitimde yarışması istenirken, eğitim açısından 3-4 yıl geriden gelirken, ailesinden veya komşularından birilerinin öldürüldüğünü seyrederken emin olun o sokağa kendi istekleriyle de çıkıyorlar.


Türk milliyetçilerine bir fanteziden giderek başka bir dünya kurgulamak istiyorum. Düşünelim ki atalarımız Orta Asya’dan Anadolu’ya göç etmemiş ve Çin’i yenen o büyük kahramanlarımız hiç doğmamış; bu durumda da Çin’in esareti altına girmişiz. Bu Çin devleti biz köylerimizde ve şehirlerimizde kendi dilimizde konuşmamıza rağmen ve Çince bilmememize rağmen bizi asimile etmek için Türkçe’nin içinde olmadığı bir eğitime zorluyor. İlk önce öğrenmesi yıllar alan Çince’yi öğrenip sonra da o eğitim sisteminde Çinlileri geçmemiz gerekiyor. İşte o durumda bizim cesur milliyetçilerimiz neler düşünürdü?


Yanlış anlaşılmasın sokakta taş atan çocukları savunmuyorum ama o taraftaki isyana bir ışık tutmak istiyorum. Benim Türklüğüm insanları kendi kökenlerinden koparmayı istemiyor. Benim Türklüğüm sokaktaki çocukları anlıyor ve başka bir dünyanın mümkün olması gerektiğini söylüyor. Benim Türklüğüm diğer dünyada taş atan çocuklar yerine eli kalem tutan ve oyun oynamayı seven çocukları düşlüyor. Çocuklar o yaşta milliyetçi veya sosyalist; Kürt veya Türk olduklarını hissedebilirler ancak hiçbir kulvarda kullanılmasınlar. İlkokul seviyesindeki bir çocuğun İstiklal Marşı’nın 10 kıtasını ezberlemesine ve özel bir gecede o duyguyu aktararak söylemesine ne kadar sinir oluyorsam bu dünyada çocukların elindeki taşa da o kadar sinir oluyorum. Hemen bazılarımız İstiklal Marşı’na da mı karşısın diye çıkışabilir. Ama ben marşa değil, o küçük çocukların günümüze göre ağır dille yazılmış olan ve anlamadıkları bir metinden duygu sömürüsü yapılmasına karşıyım. Her iki tarafta da çocukların da istekli olmasına rağmen çocukların kullanıldığı apaçık ortadadır.


Taşla, sopayla devletin “Vatan sağolsun!” mantığının değişmeyeceği belliyken, ilk önce değişimi zihinlerimizde yapmamız aşikârdır. Çocukları kendi oyunlarıyla yalnız bırakıp, onlara hissettirmeden artık bu büyük sorunu çözmeliyiz. Ve tabi ki çocukları kullanmadan da.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder