5 Eylül 2011 Pazartesi

Avrupa'da Yaşanan Kriz

2008'den sonraki en büyük krizi yaşıyor dünya. Aslında krizler tarihine bakıldığında Büyük Buhran(1929) ile başlayan ve mütemadiyen, şaşmadan günümüze kadar gelmektedir krizler. İlk krizin kağıt para ve çekin global olarak tedavülünün başlamasından çok kısa bir süre sonra baş göstermesi bir hayli manidar ve düşündürücüdür.

Gelelim Avrupa'nın şu sıralar yaşadığı krize. Nedir bu kriz nerden nasıl çıkmıştır vs vs. AB içerisinden patlak veren bir mali krizdir. 2008 krizinin kaynağı Amerika ve ekonomi açısından büyük bir salaklık olan mortgage idi. Bu krizin sebebiyse bizzat AB yani 27 ülkenin ekonomik ve ulaşım birliğinde bulunduğu yapıdır. Şöyle anlatmak daha anlaşılır olucaktır. Amerika ve Japonya'dan sonra en büyük ekonomi, istikrar ve sanayi olan Almanya ile hiç bir ekonomik açıdan pozitif katkısı olmayan o kalibrede ne üretime ne de tüketime sahip olan Estonya'nın aynı parayı kullanması bu krizin en önemli sebeplerinden birisi. Bu ülkeler sadece bir örnek tabi. Sonuçta Almanya'nın üretimi ve tüketimi dolayısıyla alım gücü ve hayat pahalılığı Estonya ile mukayese edilemez nitelikte. Bunun yanında artan işsizlik ve meşhur siestalarla harmanlanmış az çalışma, Avrupa ekonomisinin dayanaklarından biri olan Offshore bankacılık.. Yani kara para aklamanın Avrupa ayağı olan İsviçre. Bir ayağı buna dayanmış sağlıksız bir ekonomiye sahip AB.

Bununla beraber krizden çıkmak için alınan tedbirler ise; kriz tarihinin baş musebbibi olan; parayla yozlaşmış olan muhafazakar hükümetlerin güttükleri liberal politikalar artık krizler arası mesafeleri de kısaltmakta süre bazında. İspanya, Portekiz ve Yunanistan gibi devletler krizden çıkmak için vergileri artırmak yerine kamu harcamalarını kısmaktadırlar. Buda halkların daha çok tepkisine sebebiyet vermektedir. Vergilerin artması zengin kesim dışındaki halkın ödediği vergiye %10-20 gibi bir etki yaratmakta fakat zengin kesim üzerinde %40-50 oranlarına denk gelmektedir. Kaldı ki buradan gelen parayla yaklaşık 5milyon insana istihdam sağlanabilir İspanya ebadındaki bir ülke için. Zira İspanyadaki işsiz sayısına denk gelmekte. Haliyle bu da şirketlerin kucağında oturan, zengin bir oligarşinin lobisiyle bulunduğu mevkiye gelmiş ve parayla yozlaşmış muhafazakar hükümetlerin işine gelmemekte. Bu yüzden de krizi nakit para yardımlarıyla ve kamu harcamalarını kısarak aşmaya çalışıp bir türlü başarılı olamamaktadırlar.

Sonuç itibariyle Avrupa Birliği'nin lokomotif ülkelerinin aralarında ekonomik açıdan siklet farkı olan devletlerin yükünü çekmeye çalışması, yanlış para politikaları bu krizi tetiklemiştir. Burdan bizler adına çıkarılabilecek en önemli mesaj ise 1euronun 2,5 lira olduğu bir ekonomik yapıda AB'ne katılma hayali kurarak İspanya, İrlanda, Portekiz, Yunanistan gibi ülkelerin akıbetine uğrama öngörüsünde bulanabilmektir. Bu perspektiften bakınca 2011 Türkiyesinde hala Avrupa Birliği Bakanlığı'nın kurulduğunu görmekse hicap vesilesi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder