22 Ekim 2011 Cumartesi

Yalçın Küçük: Türk Sosyalisti(ymiş) !

Çakma entelektüel, gerçek faşist: Yalçın Küçük

Yalçın Küçük yıllardır düşünceleriyle, kitaplarıyla, gazete yazılarıyla ve son zamanlarda Ergenekon davasıyla tutuklandığını duyduğumuz bir isim. O kadar yaptığı iş var ki, o kadar ünvanı var ki, nasıl tanımlayacağımı bilemiyorum. Ama Türk sosyalisti sözünü görünce, bu ne biçim sosyalistlik demeden kendimi alamıyorum.


Ülkemizde o kadar sorun var ki herhalde saymakla bitmiyor. Kürt sorunu, işsizlik sorunu, kadına karşı şiddet sorunu, çevre sorunları, LGBTT bireylerinin sorunları, hayvan hakları sorunları, gençlik sorunları, ekonomik sorunlar, demokrasi ve adalet sorunu bir çırpıda söyleyebileceğimiz sorunlar. Aynı zamanda Osmanlı'dan kalan başka bir sorunumuz daha var: Alevilik sorunu. Osmanlı'nın gayrimüslümlerinden yani dışlanmışlarından sayılan Aleviler yıllar yılı boyunca dini farklılıklarıyla, inanç özgürlüğüne bakış açımızla bu ülkenin zenginliği olacaklarına; Yalçın Küçük gibi Osmanlı'nın ırkçılığını ve faşistliğini devam ettirenlerin dilinde kötü anlamda pelesenk olmuşlardır. Aleviler, yüzyıllar boyunca padişahların ve devletlerin büyük işkencelerine maruz kalmışlardır. Müslüman halk tarafından dışlanmış, öteki sayılmıştır. Bu yüzdendir ki, kimselerin olmadığı daha dağlık bölgelere kaçmışlardır. İnançları doğrultusunda kılıçtan geçirilmiş veya Çorum, Maraş ve Sivas'taki gibi katliamlara kurban gitmişlerdir. İnançlarını, geleneklerini gizli bir biçimde yapmak zorunda kalmışlardır. Özellikle Milliyetçi ve Muhafazakar kesim tarafından ırkçı tanımlara maruz kalmışlardır. Bunlardan birisi de mum söndürme olayıdır. Alevilikten haberi olmayan cahil insanlar, Aleviliğin mum söndürme diye bir uygulaması olduğunu öne sürüp, bunun bir cinsel ilişki, grup seks uygulaması olduğunu savunup, iyice çirkinleşmişlerdir. 4 Ekim tarihli Aydınlık Gazetesi'nde bu sözde büyük bir sosyalist olarak yutturulan Yalçın Küçük de bu gerici, kirli bir yazıyla bu durumu savunmaya kalkmıştır. Tabi şimdi aranızda hemen bu gazetenin sitesine girip, bu yazıyı okumak isteyenler olacaktır ancak yazı şu anda siteden kaldırmış olmakla birlikte hala bu kirli yazar, bu gazetede yazmayı sürdürmektedir. Yazarının yazdığı yazıdan bu kadar rahatsız olan bir gazete, hala bu yazarla nasıl çalışmaya devam ediyor, o da ayrı bir konu.


Kendine sosyalist diyen bu zat, sosyalist bir bakış açısının dışında kalıp, kirli bir roman üzerinden bu ülkenin zenginliklerinden olan Alevilere deyim yerindeyse bok atmaktadır. Türk sosyalizminden başlayıp, bugün Türk milliyetçiliğine ulaşmış Yalçın Küçük artık tutuklanmasının kalkması için bir AKP mantığıyla mı Aleviliğe yüklenmekte, bilemiyorum. AKP de cemevlerini kabul etmeyip, Alevi köylerine cami yapıp ve ayrıca da Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerinde Aleviliği dışlayıp, Alevileri asimile etmeye çalışmaktadır. Aleviler, Kürtler gibi isyan etmediği ve silahlı örgüte dönüşmediği içindir belki de bu kadar geri planda tutulan, üstüne yüklenilen bir halk olmak zorunda bırakılmıştır. Yalçın Küçük'ün bu kadar pislikleştiği bir ortamda, anlayın ki bu ülke ve kendini aydın sananlar ne kadar aydınlardır, ne kadar gelişmişlerdir. Evet, Aleviler karanlıkta ve belki de mum altında cemlerini yapmak zorunda kalmışlardır çünkü Aleviler sistem dışına itilmiş, Alevilik dini inanç olarak kabul görmemiştir ve üstüne sürekli saldırılmıştır. O korkuyla da Aleviler inanışlarını gizli, karanlık ve izbe ortamda sürdürmüşlerdir, başka Maraşlar, Çorumlar, Sivaslar yaşanmaması için.


Şimdi yapılması gereken, Yalçın Küçük'ün özür dilemesi (tabi ki özür dilemek aslında bu anlayışı ve bu zatın pislikleşmesini ve kahpeleşmesini değiştirmez) ve Osmanlıcılık mantığının kökünün kazınmasıdır. İnsanların dini inanışları yüzünden, kökenleri yüzünden dışlanmamalıdır.  Zenginliğimiz palavralarıyla konuşmak yerine, insana dokunur bir biçimde içten konuşulmalıdır. Bir düşünür olarak gösterilip, bir medya soytarısına dönüşmek, gündeme çıkmak için popülist içi boş laflar üretmek, ırkçılaşmak herhalde eğer Yalçın Küçük'ün kafasına dank ederse pek de hoş bir durum olmasa gerek. Din her inanış için farklıdır, özgündür, inanmamak en tabi bir durumdur ama inanmadığın bir inanışa karşı yalan yanlış konuşmak da bir o kadar hoş bir durum değildir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder