18 Ekim 2011 Salı

Hukukun Adaletsizliği

Rutkay Aziz, Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde yaptığı konuşmada hukukun artık kalmadığından bahsetti. Kısmen katılsam da bu ülkede hukukun artık değil hiçbir zaman olmadığını söylemek gerekiyor. Rutkay Aziz partizan davranıp AKP'ye yüklense de hukukun ne AKP'si ne CHP'si ne de MHP'si vardır, hukukun bir ABC'si vardır. Aslında hukukun kabaca bir tabirle yazılı kurallar olduğunu varsayarsak, yazılı kurallar hep vardı diyebiliriz bu bağlamda. O zaman hukukumuzun adaleti hiçbir zaman olmadı demek daha doğru olur. 


İlk hukuk denememiz olan İstiklal Mahkemelerine ilk baktığımız zaman, gezici mahkeme gezip, 2 günde karar verdiğini düşünürsek ve karara itiraz hakkının olmadığını da sayarsak maalesef bu dönemde hukukumuzun adaleti olmadığını söyleyebiliriz. Daha sonra baktığımızda Nazım Hikmet'in yargılanmasında, Sebahattin Ali'nin öldürülmesinde de bir adalet bulamayız. Sebahattin Ali'den bahsetmişken faili meçhul cinayetlerden Uğur Mumcu'dan, Ahmet Taner Kışlalı'dan, Hrant Dink'ten, Musa Anter'den de bahsetmemiz gerekir. Bu ve dahası da olan tüm faili belli veya meçhul cinayetlerin yargılanmasında bir adalet maalesef yoktu. Çorum, Maraş, Sivas olaylarının sonunda da adalet çıkmamıştır. Kürt sorunu, Cumartesi Anneleri, Jitem, Adnan Menderes'in asılması, Denizlerin asılması, Erdal Erenlerin asılması da tamamen hukuksuzdur. Bu hukuksuzlukların yanında Ayhan Çarkınlar, Mehmet Ağarlar, Abdullah Çatlılar, Ogün Samastlar, derin devlet mensupları, işkenceciler, katiller, insan yakanlar doğru düzgün bir şekilde yargılanmamış ve gerekli olan bir cezayı almamışlardır. Ya mahkeme uzatılarak, zaman aşımı sağlanmış ya da aleni bir şekilde arkalarından destek olunmuştur. Hadi bu siyaset işlerini bir kenara bırakalım, kadın sorununa, HES'lere ve daha onlarca farklı konuya baktığımızda da adaleti maalesef sağlayamamış bulunmaktayız. Tüm geçmiş deneyimlerimize baktığımızda hukukumuzda adaletin olmadığı işte bu örneklerle aşikardır.


Son tüm tutuklamalara da baktığımızda yargılanma devam ettiğinden adaletli-adaletsiz demek doğru olmaz ancak bir adaletsizlik var ise bunun ve gelecekteki bütün adaletsizliklerin nasıl engelleneceği sorusuna varmamız gerekiyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne taraf olduğumuzdan (yani üye olduğumuzdan) ülkemizdeki tüm insan hakları sorunu olan yargılanmalar eğer bir adaletsizlik varsa orada görüşülüp, bir karara varılıyor ve bu sonuç ne olursa olsun uygulanması zorunlu kılınıyor. Ancak suç-ceza kapsamında varolanUluslararası Ceza Mahkemesi'ne taraf olsaydık eğer (yani üye olsaydık) ülkemizdeki darbeler, insan yakmalar, köy boşaltmalar, linçler, faili meçhuller, kaybolanlar hiçbir zaman bu kadar çok olmayacaktı. Çünkü uluslararası kanunlar üstün olduğundan darbeciler, insan yakanlar, derin devlet mensupları bu mahkemede yargılanmak zorunda kalacaktı. Aynı şekilde haksız bir şekilde yargılandığını ve hüküm giydiğini düşünen herkes de ayrıca tarafsız bir mahkemede yargılanıp, eğer suçsuzsa cezası iptal olacaktı. Şu anda hukukun bağımsızlığını, adaletini övenler -özellikle de iktidar yandaşları- gerçekten buna inanıyorlarsa tüm meclisi bu mahkemeye üye olmamız konusunda baskı altına almalıdır. O zaman neler ak, neler kara görmüş olabiliriz. Kendi hukukumuzun eksik yanları da olsa bizden daha üstün olan uluslararası mahkemenin hukuku bize adaleti sağlamaya yardımcı olabilir. Tabi, meclistekiler adaletli bir hukuku isterlerse.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder